31 Mart 2007 Cumartesi

Antik Çağ'dan İlk Çağ'a geçişim

Merhabalar efendim...

"Herkes 15 Dakikada Oyun Yapımcısı Olacak!" adlı yazımın devamı niteliğinde sayılacak yazımı yazıyorum şu an. İlk yazımda sizlere oyun yapımı macerama nasıl başladığımı ve 2003 yılına kadarki gelişimimi anlatmış ve orada bırakmıştım yazıyı. Maceranın devamını sunacağıım sizlere.

" HL-CS mapping'de kendimi iyice geliştirdikten sonra yaptıklarımı..." demişim ama 2003'ün ikinci yarısı ve 2004'ün ilk yarısı arasındaki sürede yaptığım çalışmlaraın 3D ile herhangi bir ilgisi yoktu, mapper'lık tecrübemi kullanmadım hiç bu süre içerisinde.

Ama öncelikle, ilk yazımda belirtmeyi unuttuğum birkaç ufak bitmiş/bitmemiş çalışmamdan da şimdi bahsetmeyi uygun görüyorum.


Yaptığım tek Counter-Strike haritası De_Ada ve Cs_Ada değildi elbette, Fun_UzaydaAv gibi birkaç irili ufaklı CS haritası daha yaptım. Haritalarımda (yanılmıyorsam) PodBot desteği de olmasına rağmen, pek tutulmadı bu haritalar.

Ama onlardan da önce, "Kaçış" adlı, oldukça ufak bir tek oyunculu Half-Life modu yapmıştım 2003 başlarında, sanırım tamamlanmış tek single-player HL modum da o oldu. (bu mod sanırım Silahşör projesinden de eskiydi, ama emin değilim). (Nedense eğer farklı dönemlerde yaptığım iki çalışma varsa, her zaman 'önce yapmış olduğum' çalışmam daha başarılı/memnun edicidir. LitN 1 ve LitN 2 mesela... Normal bir insan için tam tersi olması gerekir bu durumun.)



" 'Kaçış', bir Single-Player Half-Life modudur. Her ne kadar sadece 2 dakika 40 saniye sürse de, oyunu beğenebilirsiniz :) *Yaratıklar Half-Life'ta olduğundan çok daha zor. *"Kolay Kamera" sistemi sayesinde klavyenizin NumPad kısmıyla karakteri 3. kişi olarak görebilir ve kamerayı kontrol edebilirsiniz."*" tuşu Kolay Kamera modunu açabilir, "8" ile karakterinizi önden, "2" ile arkadan, "4" ile sağdan, "6" ile soldan görebilir ve "/" ile bu modu kapatabilirsiniz. *Bu mod sadece kısa bir haritadan oluşuyor."

...
demişim bu mod hakkında. Dürüstçe söylemem gerekirse, 3D mapping'i çok amatör olmasına rağmen ben bu yaptığım tek bölümlük kısa modu oldukça severim ve gurur duyarım, sonradan yapmış olduğum pek çok işten daha fazla hem de.
Bir de "Kafa Vuruşu Mod" gibi birkaç multiplayer mod (mod değil de, oynayışta ufak değişiklikler yapmaya yarayan bir mutator demek daha doğru olur) da hazırladım.

Geçmişime dair yaptığım araştırmalarda beni en şaşırtan olaylardan birisi, soldaki resimle karşılaşmam oldu. O dönemlerde oynama fırsatı bulduğum, Tayfun Tuna'nın (Widi) Öl Ya Da Öldür serisindeki oyunlarının etkisinde kalıp, ben de 2D aksiyon oyunları yapmak istemiştim. İstila adlı bir Half-Life modu yapmak istediğimi hatırlıyorsunuz, değil mi? Bu sefer onu bir 2 boyutlu aksiyon/macera oyunu olarak yapmak istedim.

Elimde yeterli imkan/tecrübe yoktu hayalimdeki o oyunu yapabilmek için, kendimi tatmin edebilmek için bu 'artwork'leri yapmışım. Eheh. Unutmuştum bunları, iyi ki Geocities'teki eski sitemin arşivinden silmemişim.





Veya silse miydim acaba, şimdi utandım kendimden bu Max Payne özentisi, dandik Paint resimlerinden ötürü. Ama duruuun, daha 13 No'lu Uçak hikayemi/utancımı bitirmedim. Tarihimle yüzleşme zamanı...
(uff, ne güzel "Kaçış" gibi güzel çalışmalar yaptığımı görüp kendimi takdir etmiştim).
Gerçi ben bu sağdaki ve soldaki 'çalışmaların' sadece birer artwork olarak kalacağını biliyordum, ama 13 No'lu Uçak'tan gerçekten umutluydum.





"Herkes 15 Dakikada Oyun Yapımcısı Olacak!" yazısının gerçek devamına başlayabilirim artık.






"Hersey sakin bir pazartesi sabahı başladı" Ufff...


13 No'lu Uçak'tan ne kadar nefret ettiğimi tekrar ifade etmeme gerek var mı?

Oyunun ilk demosu 3 MB'tı, hem dial-up kullanığ hem de hosting sorunu yaşadığım için o zamanlar, 3 MB benim için az buz bir miktar değildi upload için. Oyunu yapmak kadar zor olmasa da kesinlikle, bitmiş demoyu yayınlayabilmek de epey zordu benim için. AGS Forumları'nda olsun, başka forumlarda olsun, upload ettikten sonra tanıtımını yaptığım hiçbir yerde bu kısa demonun oynanmamış olması benim için yıkım oldu. Loser Ahmet, loser Ahmet!



Biraz daha kolay bir şeyler yapmaya karar verdim (böyle deyince sanki "Ama hiç yılmadım, hiç ara vermeden devam ettim!" gibi bir anlam çıkıyor, bu yazdığım birkaç paragrafın aslında ouzun bir süreci anlattığını belirtmem gerek). GameMaker ile uğraştım. GM ile beraber gelen Street Racing adlı bir sample oyunu değiştirdim. Oyunda aynı kalan tek şey, NPC durumundaki arabaların varlığıydı; arabamızla bir otobanda hız yaparak ilerlediğimiz Street Racing'i, amacı bir kaldırımı geçmek olan yayayı yönettiğimiz bir oyuna dönüştürmüştüm (Frogger'daki gibi, insanlar benim Frogger'dan esinlendiğimi düşünmüşlerdi ama ben o zamanlar Frogger adlı bir oyunun sadece adını biliyordum, ama Commodore 64 zamanımda da Frogger'dan çok farklı olsa da başka bir yaya-kaldırım oyunu vardı, belki ondan esinlenmiştim. Ama sonuçta, o oyunlar olmasa bile benim aklıma yay-kaldırım oyunu yapma fikrinin gelmesi imkansız olmayacaktı tabi). Bu oyunun adı Yaya Tehlikede. Sample oyun üzerine yapılmış olmasına rağmen, yine benim sevdiğim eski oyunlarımdan birisidir bu. Hatta isterseniz v3'ü download da edin, oyunun kontrollerine alışmak çok zor (oyunun temelini space tuşu ile ileriye doğru çok hızlı bir şekilde koşmak oluşturuyor) , ama bir kere alıştıktan sonra oyun gerçekten zevkli hale geliyor.



Bu arada bahsetmeden olmaz, Şubat 2004'de Escape From The Zombie City adlı ufak bir maceram oldu AGS yapımı.

Visual:32%
Immersion:32%
Puzzles & Pacing:46%
Overall Enjoyment:29%
Gibi çok yüksek (!) kullanıcı puanları aldı. Freeware oyunları inceleyen bir internet sitesinde de "Bu oyundaki yapılmış en komik espri, grafiklerin 640*480'de daha iyi görüleceği..." gibi bir ifade de beni biraz kırmıştı doğrusu. Yine de 13 No'lu Uçak kadar nefret etmem bu oyundan, en azından bazı aksiyon öğelerini kodlayabilmeyi başardığım ilk oyun olmasının yanı sıra, sonunda "it was the end of the demo" benzeri bir yazı yerine "The End" yazan ilk oyunum bu oldu.

Şimdi nihayet parlaklaşmaya başlayacak benim yürüdüğüm patika. Güzel günlere geldik şimdi.



GameMaker kullandığım dönemden önce miydi, o dönemde miydi, hatırlamıyorum ama aklımda bir şimşek çakmıştı. Mod ve harita yapımı konusundaki tecrübelerimi, 3D bir AAA oyunun modu/haritası olarak değil de, 2D bir amatör oyunun kendisi için kullanmam mümkün olabilirdi galiba (ki gayet mümkün olduğunu da sonradan görmüş oldum). Hazır texture ve karakter modellerinin de yardımıyla kendi görsel ortamımı kendim yaratıp sonra bunu AGS'ye entegre edecektim. Oyunun sadece görsel özellikleri 3D olacaktı ama teknik olarak da hâlâ 2D olarak kalacaktı. Ucuz bir hile olarak görünebilir, ama çoğu kişi benim uyguladığım tekniği anlayamadı ve benim gerçekten AGS'nin içinde 3D ortam oluşturabildiğimi sandı (o zamanlar AGS 3D gibi plug-in'ler yoktu yanılmıyorsam). "Kasabada Kabus" adlı HL modunu yapıyor olduğum dönemlerdeki heyecan tekrar içimde tomurcuklanmaya başladı, o yapılacak adventure oyununu düşündükçe ağzım sulanmaya başladı.

Worldcraft'ta (henüz Valve Hammer Editor'ü yüklememiştim) bir orman map'i hazırladım. Asporia: Gizli Tehdit ve Lost in the Nightmare'daki orman sahnelerinin temeli o oldu.


Öyle hayaller, öyle sahneler kurdum ki...

Mesela oyundaki ana korku unsuru olan varlıkla (cadı, vampir, hayalet...) her şeyi çözdükten sonra oyunun en sonunda karşılaşacak ve karanlık ormanın tam ortasında, dehşet bir kovalamaca yaşayacaktık. Sağdaki resimde (o zamanlardan kalmış bir ekran görüntüsü) gördüğünüz aslında daha hiçbir şey, benim tasarladığımın 4'te biri kadar iyi ve korkunç değil.
Aslında Lost in the Nightmare'ın sonunda bu kovalama sahnesini yapmayı tasarlıyordum, ama olmadı. O aklımdaki sahnenin dehşetini yansıtabilecek kadar teknik donanımdan yoksundum hâlâ.






Ama hiçbir şekilde buna benzer bir sahne yapamasaydım da içimde bir boşluk hissedecektim.
Spoiler
*LitN'da akıl hastası Yalçın Sandal'ın bizim otel odamıza bıraktığı mektuptan sonra (bizi göl kıyısındaki terkedilmiş lokantaya çağırdığı mektup) onunla konuşmak için onu takip etmeye çalıştığımızda bize -bilerek ıskalayarak- tabancasıyla ateş ediyordu ve "Peşimden gelme detektif!" diye bağırarak ormanın karanlığı içinde kayboluyordu. Ama ben oyunculara, bu uyarıya rağmen Yalçın Sandal'ı takip edebilme seçeneği de sundum. Gerisini belki biliyorsunuzdur. ;)
*Başka bir ayrıntı da şu: Kampçıların otel odasında duvarda asılı resmi gördünüz mü? Oyunda düşük çözünürlükte o resim belli olmuyor, en iyisi ben upload edeyim onu. (They Hunger'ın texture'larından birisi o aslında, o sahneye mükemmel bir şekilde uydu bence). Tablo-sahne uyumuna sahip tek kısım bu değil aslında, onlara da ileride değinirim.
Spoiler

Şimdi farkettim de... Yine anormal uzunlukta bir yazı oldu bu. Bu yazıda Asporia: Gizli Tehdit'in ve Lost in the Nightmare'ın yapım aşamasını anlatmayı planlıyordum ama daha Asporia: GT'e kadar bile gelemedim (yukarıdaki spoiler olarak yazdıklarımı da aslında A: GT'den sonra gerçekleştirdim, sadece o orman kovalamacası sahnesine karşı duyduğum saplantıyı anlatabilmek için konu dışına bu kadar çok çıktım.

Bir dahaki yazım, İlk Çağ'dan Orta Çağ'a geçişim hakkında olacak, yanılmıyorsam.
(önceki yazımda "Bilgisayar oyunlarının benim için ne ifade ettiğini de gelecek yazıya bırakıyorum." demişim ama o da çok sonraki bir yazının konusu olacak sanırım).

Her neyse... Gelecek yazıya kadar kendinize iyi bakın efendim.

2 yorum:

Aslı "TILSIM" Palabıyık dedi ki...

Kaldırım oyununa çok güldüm. Street racing, bir sürücünün arabaları geçerek 1. olmaya çalışmasını anlatırken sen bu yarış sırasındaki yayaların acıklı durumuna dikkat çekmişsin :DDD

Ayrıca ilk oyununun download edilmemesine üzülme. Ya da 13 No'lu uçak'ı küçümseme. O basamak olmasaydı, LitN gibi bir şahaserin doğacağına inanmıyorum.

Bu arada "13 no'lu yolcu" diye uçakta geçen bir film vardı di mi ya? Ahah, espriyi şimdi çaktım :D

Ortaçağ da bitti. Sıra altınçağda!

Adsız dedi ki...

Eheh :p

`Bu arada "13 no'lu yolcu" diye uçakta geçen bir film vardı di mi ya? Ahah, espriyi şimdi çaktım :D`
Hmm/ Ben oyle bir film hatirlayamadim. Benim "13 No'lu Yolcu" diye, 12-13 yaslarindayken yaptigim bir cizgiroman serisi vardi. "Onunla mi karsilastirdin acaba" diyecegim de\ ben o cizgiromani da hicbir yerde yayinlamamsitim ki :p

Ya\ bu arada bilgisayarim kafayi yedi/ Uhuhu/