23 Mart 2007 Cuma

"Herkes 15 dakikada oyun yapımcısı olacak!"

Herkese merhaba...

10-15 dakikadır boş ekrana bakıp yazıya nereden başlamam gerektiğini düşünüyorum. Aslında 10-15 dakika da değil; neredeyse bir haftalık bir süre içerisinde bu platformda (hayırlı uğurlu olsun hepimize) yazacağım yazımı tasarlıyordum, tasarı aşamasında en çok takıldığım noktalardan birisi de yapacağım bu başlangıçtı. Şimdi görüyorum ki; bir yazıya başlarken, o yazıyı yazdığımız zaman dilimindeki ruh halimizden ve o yazının tasarı aşamasından bahsetmek güzel bir başlangıç teşkil ediyormuş. Aklımın bir köşesinde tutayım bu yararlı bilgiyi (isterseniz siz de tutun).

Şunu belirteyim ki, bu yazıyı geciktirdiğim için utanç içerisindeyim. Yapmam gereken o kadar çok şey var ki aslında, geciktiriyorum hepsini. Geciktiriyorum hayatı. Hiç de güzel olmadığının farkındayım bu durumun. Yazmam gereken makaleler/eğitseller, yapmam gereken oyunlar, çözmem gereken ödevler, okuyup bitirmem gereken romanlar duruyor boş raflarda. İnsanların bu konuda bahanesi genellikle zaman yetersizliği olur. Ama -en azından benim için- bu sadece boş bir bahane, bunun farkındayım, "Keşke hemencecik bitse zaman, hayat ve evren..." derken aslında göremiyorum kum saatindeki kumların ne kadar hızlı aktığını. Beni utandırıyor bu durum. Çoğu zaman yatağıma uzanıp tavana bakmak veya bilgisayarı açıp kulaklıkta müzik çalarken boş, siyah ekrana bakmak bana çekici geliyor. Boşluğu seviyorum. Boşluğa bakmayı. Boşluğa düşmeyi.

Kendimden bahsetmeyi unuttum... Gord10 ben. Gerçek ismin pek bir önemi yok, yine de eksik kalmasın: Ahmet Kâmil Keleş. 1988 yılında dünyaya gözlerini açmış bir organizmayım. Benim şu an "Oyun Endüstrisi" adlı bir platformda bu yazıyı yazabiliyor olma sebebim ise, tahmin edersiniz ki, amatör de olsa bir oyun yapımcısı olmam. Şunu itiraf edeyim; teknik konularda bilgim çok kısıtlı. Programlamayı çok az biliyorum; benim ilgilendiğim alan da zaten bilgisayar oyunlarının teknik özelliklerinden ziyade, sanatsal kısmı. Bilgisayar oyunlarının benim için ne ifade ettiğini ayrıntılı bir şekilde anlatacağım ileride.

Video oyunlarıyla tanışıklığım taa küçüklüğüme, 5-6 yaşlarıma (belki daha da öncesi) denk geliyor. Ablamın ve babamın oyun oynamak için kullandığı Commodore 64, babamın o zamanki işyerindeki bilgisayarda (İç Tedarik Bölge Başkanlığı) oynama fırsatı bulduğum ve çoğunun adı bugün pek bilinmeyen bazı oyunlar (geçen gün bir blogda Prehistorik'ten bahsedildiğini gördüğümde ne çok sevinmiştim) (bir de eğer Prehistorik'i 2000 yılından sonra çalıştırırsanız, "Vay canına, 2000 yılından sonra bile bu oyun oynanıyor!" benzeri bir yazı çıkmaktadır ki o da çok güzel bir ayrıntıdır) bana alınmış olan oyun konsolları (sırasıyla Atari 5200 [yanlış bir modeli yazmış olabilirim], Nintendo Entartainment System, Sega Mega Drive II), Atakule'deki DreamLand'deki oyunlar benim kendi PC'me sahip olmadan önceki oyun tecrübelerimi yaşattılar.

Sözü nereye getireceğim; taa o zamanlardan beri kendi oyunumu yapmak aklımda vardı. Elim ilk kalem tutmaya başladığı zamanlar, babamın artık kullanmadığı müsfette kağıtların boş arkalarına resimler yapardım. Zamanla kendi kafamdaki oyunların resimlerini yapmaya başladım (6-7 yaşıma denk geliyor sanırım). Aslında "oyunun resmi" yanlış bir ifade oldu; resmin kendisi bir oyundu. Mesela bir platform oyunu yaparken; tükenmez kalemle (yani sabit kalması gereken kısımlar için) bütün bir kağıda o level'ı ve kağıdın köşelerine de HUD ekranını çizerdim, sonra da kurşun kalemle oyunun ana karakterini ve düşmanları çizip HUD ekranını yine kurşun kalemle doldururdum. Bu oyunu oynayabilmek için yanımda birisinin daha olması gerekiyordu, o kişi 'oyuncu' iken ben de oyunu ve yapay zekayı yöneten 'bilgisayar'dım. Bütün değişkenlerin hareketi kurşun kalemle kağıt üzerine çizilerek oyunun grafikleri yansıtılırdı, oyuncunun ve diğer karakterlerin eski (yani önceki frame'de kalan) hareketleri de silgiyle silinirdi.
Ama yazık ki, böyle onlarca 'kağıt oyunu' yapmış olmama rağmen çok azını gerçekten oynatabilme imkanım oldu (zaten o oyunları oynayabilmem hayaldi, nereden bulacağım benim yaptığım oyunu anlayıp da bana oynatacak adam...) Yalvar yakar ablamla böyle 3-5 oyun oynamışlığımız vardı.

Commodore 64 ile oyun yapmaya çalıştım o bıcırık halimle. Yanılmıyorsam ASCII sistemini kullanıyordu - C64 ekranında resim yapabilmek mümkündü (yanlış hatırlamıyorsam Almanca bir kullanma kılavuzu vardı, orada renklerin seçilmesi filan anlatılıyordu) (tabi bırakın Almancayı, İngilizceyi bile bilmiyordum o zamanlar, ki 8-9 yaşımdan da büyük olmadığıma eminim o dev, kahverengi Velociraptor'ü C64 ekranında çizdiğim zaman). Ama çalıştırabildiğim tek komut, oyunları açabilmek için gerekli olan komutlardı. Yaptığım şeyleri kaydedemiyordum bile, ne kadar denersem deneyim (ki sonra bunun nedeninin donanım eksikliği olduğunu öğrendim, bu alet sadece oyun oynamak için alındığı için kendi verilerimizi kaydetmek mümkün değildi). 2-3 saatlik uğraşın ardından aleti kapatmanın, o dinazora veda etmenin ne kadar üzücü olduğunu anlatmaya gerek yok.

PC'nin o zamanlar (2000 başlarında) benim gözümde bir mucize olmasının nedeni de dosyalarımızı kaydedebilme özelliğiydi. Paint'te Pokémonlar, çita adamlar çizdim. Elimdeki irili ufaklı oyunların dosyalarını inceledim (tabi elimde hex editor veya başka benzeri bir yazılım
olmadığı için sadece dışarıdan dosyalara bakmakla yetindim). Kendi *exe'lerimi oluşturabilmek benim hayalimdi; ve bir salaklığımı itiraf edeyim, Microsoft Excel'in *.xls formatını *.exe ile karıştırdığım için bir ara Excel ile oyun yapmanın mümkün olduğunu düşündüm.

Exe formatında oyun yapamayacağımı anlayınca alternatif yollar düşündüm: FrontPage ile yapılalan HTML sayfaları şeklinde ilerleyen advanture oyunları. (evet, "adventure" değil, "advanture"). Şu an bilgisayarımda bulabildiğim 13 No'lu Yolcu #1: Gaz Paniği adlı oyunun erken aşamalarındaki halini buradan indirebilirsiniz (belki "13 No'lu Uçak'ı hatırlarsınız; bu oyun aslında onun öncülüydü). Tüm dosyaları C:/13no klasörüne çıkarmanız gerekiyor.
Benim şu an bilgisayarımda bulabildiğim, o oyunun çok erken bir versiyonu (bir internet kafede test etmek için hazırladığım bir zip paketi), oyunun sadece eğitim bölümünü tamamlamışım bu zip'i hazırladığım zaman. Aslında ilk bölümü tamamlamıştım, keşke o versiyonu bulabilsem, orada yaptığım bazı esprileri hatırladıkça gülerim hâlâ (ve "advanture" kelimesinin doğru yazımını da öğrenmiştim, oyundaki yanlış yazılmış yerleri düzeltmiştim). Bu 13 No'lu Yolcu oyununu 2001 yılında hazırlıyormuşum; n00b değil, n00b oğlu n00b'muşum ya!

Bu muhteşem oyunun ilk bölümünü bitirdikten sonra advanture'a ara verdim.
Bir gece, Half-Life CD'sinin içinde Worldcraft adlı ufak bir şey olduğunu gördüm. "Hmm, neymiş" diye baktım. Bu programın ne işe yaradığını anlamam, HL mapping'e başlama ânım o oldu.

Harita derleyebilmeyi öğrenmem çok uzun sürdü. Elimdeki tek kaynak, Worldcraft'ın kendi içerisindeki help dosyasıydı. Bilgisayarım internete bağlı değildi, internet kafeye de çok seyrek gidebiliyordum. Sanırım benim tam da ihtiyaç duyduğum dönemlerde, uzun süre önce kapanmış olan (belki tekrar açılmıştır, bilmiyorum) CS Merkezi'nde Türkçe makaleler varmış, ama onlara ulaşma imkanım olmadı (o siteden ve Türkçe eğitsellerden haberim olduğu zaman zaten çoğu şeyi kendim öğrenmiştim). Ortaokul İngilizcesiyle Worldcraft'ın tutoriallarını çözmek kolay olmadı. Birkaç single-player harita yaptım. Sonra özellikle They Hunger ve Counter-Strike'ın başarısına da şahit olduktan sonra, yeni idealim Half-Life modu yapmaktı. Türkiye'de bu işle uğraşan tek kişi ben olduğumu sanıyordum. "İstila" adlı bir single player mod tasarladım zihnimde (setting olarak HL'ye benziyordu biraz, çok az ek materyal kullanacaktım zorlanmamak açısından), eğer kafamdakileri başarılı bir şekilde bilgisayara döküp yayınlayabilseydim sanırım Türkiye ve dünyada ünlü olabilirdi İstila (pek çok övülmüş olan HL modundan daha iyiydi benim fikirlerim), ama ilk yaptığım haritalar o kadar kötü oldu ki, ayrıca tek başıma da çok zorlandığım için sonra bıraktım.

Ama hayallerimin modu/oyunu İstila değildi aslında. Benim kendi Jurassic Park'ımda geçen bir FPS yapmayı istiyordum ("kendi Jurassic Park'ım" diyorum, çünkü olay örgüsü daha farklıydı). Kafamda birsürü sahnenin hayalini kuruyordum; gece, loş bir dinlenme salonunda sağlık makinasına giderken birden arkamızdaki pencerelerin kırılıp üzerimize velociraptor'ler atlıyordu ve son anda shotgun'ımızla onları vuruyorduk, başka bir sahnede de öğle güneşinin altında, kamp alanında, bir T-Rex'le elimizde çok az mermisi kalmış Desert Eagle'la savaşıyorduk (silahın lazerini, dinazorun gözüne tutmamız gerekiyordu). Birkaç yıl sonra, FarCry için öyle bir JP modu yapıldığını öğrendim, hem sevindim hem üzüldüm, ama sanırım iptal ettiler o modu. Bir de Dino Crisis olayı da var tabi, ama bence o oyun, Jurassic Park'ın havasını vermekten çok uzaktı. Herneyse; sonuçta benim o modu -özellikle tek başıma- yapabilmem imkansızdı o şartlarda, daha İstila'yı bile yapamamışken.


Kafamdaki başka bir düşünce de, They Hunger benzeri bir korku modu/oyunu yapmaktı. They Hunger'ın ilk bölümündeki atmosfer mükemmeldi, ama mod zamanla basit bir FPS'ye dönüyordu. O ilk
bölümün atmosferini nasıl koruyabilirim, diye düşündüm, bu düşünceler Lost In The Nightmare'ın temelleri oldu. Aklımda yine benzersiz bazı fikirler vardı; mod bir adventure oyunu havasında ilerleyecekti, insanlarla konuşacaktık ve oyunun en can alıcı noktası da bizim konuştuğumuz bazı karakterlerin, aslında insan görünümündeki cinler olmasıydı (şimdi spoiler vermiş gibi olmayayım da, bu fikri sonra LitN 1'de kullandım, oyunun en can alıcı noktası bence o oldu) (cin değil de başka bir şey ama). Bu modu yapmaya çalıştım; solda gördüğünüz resim o günlerden kalmıştı. Ama hiç doğru dürüst bir planlama yapmadım, herşey doğaçlama ilerliyordu. Sonra tozlu raflarda yerini aldı bu da.


Yıllar önceki internet sitemde şöyle demişim:
"Bu iptal edilen moddan 2'si yeni 4 screen-shot aldım. Mod, They Hunger gibi korkunç yapılmaya çalışıldı. Düşmanlar çok güçlü olacaktı ve bazen görünmez bile olabileceklerdi. Ama görünmez olmaktan daha etkili bir gizlilik yetenekleri vardı. Bunu, Kasabada Kabus'u oynarken görecektiniz. Ama şunu söyleyebilirdim ki Karabalta Kasbası'ndaki herkese güvenmeseniz iyi olurdu. (mod, Karabalta Kasabası adlı bir yerde geçiyordu.)

Not: Eğer yeteri kadar destek alabilirsem, bu modu tekrar yapmaya başlayabilirim. (Her ne kadar iptal ettikten kısa bir süre sonra "nasıl olsa modu yapmayı bıraktım" diye düşünüp, yaratıkların görünmez olmak dışındaki gizlilik özelliğini bir ara sitede yazsam da...)"

31 Mayıs 2003'te. Bıcırık mode: On
Karabalta Kasabası benim ta o zamanlardan beri tasarladığım bir yerdi. LitN'daki hali çok farklıydı yine de.





Bu arada bilgisayarımın internete bağlanması dolayısıyla CS Merkezi gibi siteleri keşfettim ve Counter-Strike mapping'e gönül verdim.

N00bça haritalar yaptım, bana tecrübe kazandırdılar. Sağda gördüğünüz şey, bir ada. Evet. O mavi, sivri şey de deniz.

Sonra bir single-player HL modu üzerinde çalışan başka bir Türk'le tanıştım. Onunla ve ekibe sonradan katılan 1-2 kişiyle Silahşör adlı bir mod yapmaya çalıştık, ilk birkaç bölümü bitirdikten sonra tozlu raflar... Ama bu arada yapıcı/yıkıcı eleştiri ve yaptığım işe hakaret almayı da öğrendim. İyi oyun oynayıp iyi geyik yapıyor diye insanların saygı gördüğü, başkalarını ezmelerinin meşru olduğu gamer forumlarında yaptığım işleri tanıtmaya çalışıyor olmamın etkisi de vardı tabi (yanlış hatırlamıyorsam ben kibarca ve alçakgönüllüce yanıt vermeye çalışıyordum, ama karşımdaki kişiler bunu kişisel meselelere dönüştürüyordu).

Soğukkanlı olmayı öğrendim internet ortamında. Adventure Game Studio ve GameMaker gibi *.exe formatında oyun yapabilmeyi mümkün kılan programları keşfettikten sonra yapmaya çalıştığım ilk oyunların yapım öncesi hallerine yapılan eleştirilere (!?) sinirlendiğim halde sakin cevaplar vermemin nedeni soğukkanlılığımdı. Yukarıda bahsettiğim 13 No'lu Yolcu'nun biraz daha değişmiş hali olan 13 No'lu Uçak'ı AGS ile yapmaya başlamıştım, grafikleri inanılmaz derecede dandikti; bembeyaz duvar, gri zemin üzerindeki çita Pilot ve Hostes. Benim hâlâ üyesi/aktif kullanıcısı olduğum ve pek çok dostumla tanışmama vesile olmuş bir forumun ilgili kısmında bu oyunun konusunu açtığım zaman, bırakın normal üyeleri, oradaki moderatör bile (isim vermeyeyim, ama eminim bu yazıyı okuyan kişilerin %90'ı tanıyordur onu) dalga geçmişti oyunun grafikleriyle (Tamam, ben "Grafikler çok mu iğrenç?" diye yazmıştım topic'in içine, hatta o aslında dalga geçmiş de sayılmaz, sadece benim sorumu doğrulamıştı. Mantık çerçevesi içinde düşününce, onu suçlamıyorum). Onlarca kişinin eleştirisine (!) maruz kalmıştım; yaptığım çalışmanın kesinlikle etkileyici olmadığının farkındaydım ama haketmediğim pek çok şey söylendi. Mesela rütbe kasmak için her konuya "Evet" ,"Doğru", Bence de" diye post atan birisi "Hadi lan sen mi oyun yapacan? Dur ben de yapayım şimdi." benzeri bir ifade kullanmıştı; birkaç ay sonra ortadan kayboldu (o arkadaşın şu an falcı, kâhin veya meteoroloji uzmanı olduğunu tahmin ediyorum). Bir de "Aple Man" miydi neydi ("apple"ı nasıl yanlış yazdıklarını tam olarak hatırlamıyorum), öyle bir platform oyunu yapmaya çalışan kişiler de bana epey laf sokmuştu (onların ellerindeki tek şey de birkaç Elma Adam eskiz çalışmasıydı; onlar da ortadan kayboldular nedense). Emin olduğum şey şu, aynı davranışların yarısı bu gün başka birisine yapılsa, o davranışı gerçekleştirenler sıkı bir şekilde uyarılırdı.

Benim o günleri şu an gülerek hatırlamamın nedeni; çok uzun bir süre sonra kendimi geliştirdiğimde o forumun chat kanalında o bahsettiğim moderatörün beni hatırlamaması ve benim yapım aşamasındaki LitN'ımdan (veya sanırım Asporia: Gizli Tehdit'in bitmiş halinden) kanalda bahsettiğim zaman, "Sizin oyununuz" diye oyunumdan etmesiydi (ve sanırım benim grup halinde çalışmadığımı da biliyordu).

Ya, işte öyle.

Yazı aşırı derecede uzun oldu korkarım. HL-CS mapping'de kendimi iyice geliştirdikten sonra yaptıklarımı, oyun sektörü ve diğer gençler hakkındaki düşüncelerimi de gelecek yazımda anlatırım artık.

Aslında bu yazıda kendimi anlatmayı planlıyordum ama konu, hayat hikayeme kaydı. Bilgisayar oyunlarının benim için ne ifade ettiğini de gelecek yazıya bırakıyorum.

Gelecek yazıya kadar hoşçakalın.

Ahmet.

5 yorum:

Aslı "TILSIM" Palabıyık dedi ki...

Bana resim çizme maceramı anımsattı bu yazı. Çöpten adamlar çizerken beni aşağılayan biri yüzünden hırslanıp fena olmayan çizimler yapmaya başladım.

Öteki oyunlarını bilmiyorum ama Litn gerçek bir başyapıt. Doom 3te bile korkmamıştım, litnde korktuğum kadar.

10 yıl sonra hayal edemeyeceğin yerlerde olacağına inanıyorum. Daha ilk basamaktasın, bunları yapıyorsun. Son basamakta nerede olabileceğini bir düşün.

Umarım sendeki bu gücün farkındasındır.

Dediğin forumlardaki yorumlara baktım, iğrenç grafik muhabbetine... İnsanlara yanıt verebilmek(sözlerle değil yaptıklarınla/eserlerinle) müthiş bir his olmalı.

Nice oyunlara. Tebrikler.

Ahmet Kamil Keleş dedi ki...

Çok teşekkür ederim Aslı Abla :)

O forumdaki ilgili topic'i ben sildim diye hatırlıyordum, ama şimdi tekrar forumun arşivlerine baktığım zaman şunu hatırladım: Ben o 13 No'lu Uçak başlığını silmeyi çok istediğim halde bilinçli olarak silmemiştim, zira birgün geçmişteki halimi görmek/göstermek isteyecektim (nadir de olsa yerinde kararlar verebiliyormuşum demekki).

Biraz önce, çok uzun bir aradan sonra tekrar okudum da o başlığı, hatırladığım kadar da kötü durumda değilmişim, benden umutlu olan epey insan olduğunu unutmuşum (onları haksız çıkarmadığım için mutluyum) (hatta bir ara birisi beni hacker'lıkla da suçlamıştı da, diğer insanların bana olan güveninin etkisiyle bu iftiradan alnımın akıyla çıkmıştım).

Sana ve diğer herkese yanımda olduğunuz için tekrar teşekkür ederim.

Adsız dedi ki...

Biraz uzun olsada hepsini okudum. Diğer yazılarınada bakacağım. Teşekkürler

Adsız dedi ki...

benim en büyük hayalim ve 3d grafik tasarımında kendimi geliştirdim.ama inanıyorum bir gün güzel bir oyunla piyasaya düşecem :D bende bnim gibi nadirdir diyodum ama inan bizim gibi birçok arkadaş var bu işe gönül vermiş ve uğraşan.. kolay gelsin....

Zero2900 dedi ki...

Arkadaşlar benim oyunumda görev almak ve benimle ve ekibimle birşeyler yapmak isteyeniniz varsa buyursunlar:

karagafgarbi@gmail.com

Buda oyunumdan 1-2 ekran görüntüsü:

http://fc09.deviantart.net/fs70/f/2009/341/8/c/3D_City_by_zero2900.png

http://zero2900.deviantart.com/art/my-pc-game-146031978

http://zero2900.deviantart.com/art/Benim-pc-oyunum-145929945